Akyurt Mutlu Son Masaj Salonu – Masör

Akyurt Masaj Salonu

Yeni evliliğe ilk adımını attıği karısının havada kalan eli usulca masanın Ankara Akyurt Mutlu Son üzerine indi. Bileklerine kadar tüller vardı. Eh! Hiç değilse bu beyaz el, bir hanımın eline benziyordu. Adama ait ola­mayacak kadar ince uzun parmaklan ve muntazam kesilmiş tırnaklan vardı. Köylü bir kadın için tırnaklan fazla bakımlı değil miydi?

Aniden ayağa kalkınca odadaki topluluk biraz gerildi. Ancak delikanlı oradakilerin hepsinden daha uzun, daha yapılı ve daha sert bakışlıydı. Kimseden fizyolojik olarak korkmadığı çok belliydi.

Gelinin aksine spor giyinmişti. Aslına bakarsanız eşyalarının içinde giyebileceği bir ekip elbisesi olmadığı gibi olsa da giyecek değildi. Siyah boğazlı kazağı ise olağandan geniş omuzlarını ve atletik bedenini gizleyemiyordu.

Ankara Akyurt Mutlu Masaj

Genç adam elindeki bordo renkli evlilik cüzdanını sım­sıkı tutarken akyurt mutlu masaj karısına doğru biraz sertçe mevzuştu. “On daki­ka sonra dışanda ol! Yoksa sensiz giderim!”

yalnız bir saniye bekledi. Karısının tülün arkasından nere­deyse hiç görünmeyen yüzü hafifçe öne eğildi. Bu bir onaylama işareti olmalıydı. Genç adam dişlerini sıktı. Esasen aksi ola­mazdı ki! Gelecekti tabii! Yeni evli bir kadın olarak gayet mutlu etmiş olduğu kocasının yanında bulunmayacaktı da nerede olacaktı?

Uzun adımlarla odanın çıkış kapısına yürüdü. Geçerken bir sandalyenin üzerine atmış olduğu kabanını da almıştı. Onu giymeden evden dışarıya çıktı. Arkasında öylece kalan kadınlı erkekli gruba aldırmadı. Bahçeye çıktığında ciddi bir soğuk karşıladı onu… Kar da yine atıştırmaya baş­lamıştı.

Onu süzen birkaç kişiye akyurt masöz  aldırmadan bahçenin çıkış kapısına yöneldi.

Bir taraftan da nını giyiyordu. Henüz üşümüyordu. İçindeki öfke yüzünden üşümesi de zor gi­biydi! Sadece irileşmeye süregelen kar tanecikleri yüzünden omuzlan kolayca ıslanabilirdi. Şu anda hasta olmak, en son istediği şeydi.

Akyurt Masöz

Oh! Nihayetinde dışarıdaydı!

Elindeki evlilik cüzdanının içine bile bakmadı. Doğruca kabanının iç cebine tıktı. Komikti! Daha kansının neye ben­zediğini bile tam bilmiyordu! Onu bir tek bir kere görmüş­tü. Onda da pek uygun bir görüşme olduğu söylenemezdi.

Derin bir nefes aldı. Başını kaldırıp puslu semane baktı.

Kurşuni bulutlann yoğunluğu, kendi sıkıntısının yo­ğunluğunu anlatıyordu adeta… Bulutlann içinde, tek bir ferahlatıcı açıklık bile yoktu. Üstelik daha da yoğunlaşacak şekilde hareket ediyorlardı. Zaten yeniden yağmaya başla­yan kar, günün gerisinin de pek güzel olmayacağının ha­bercisiydi. Sadece günün gerisinin mi? Belki de hayatının!